Öztrak: Başkanımız Muharrem İnce ile görüşecek
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Erdoğan; Depremin acısını göstermek için beton dökerek sorumluluğunu örtmeye çalışıyor. Beton mikserlerini tarlaya sürüyor. Döktüğü betonu da “Deniz kumu değil, deniz kumu değil çakıllı, çimentolu, demirli, hepsi mükemmel” diyerek satıyor ama betonun altında ne gerçek dürüst bir temel ne de gerçek dürüst bir demir kalıp var. satar “Her şey saçmalık, her iş dolu… İşte size Recep Tayyip Erdoğan. Temeli atmak yerine temel şakaya imza atıyorlar” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Genel Liderimiz diğer partilerle görüştüğü gibi Sayın Muharrem İnce ile de görüşecek ve bu diğer gündemin diğer partilerle görüşmesinden farklı olmayacak” dedi.
Öztrak, “Tehdit ediliyorum” şeklinde açıklama yapan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin hakkında da “Özlem Hanım kendini yalnız ve yorgun hissetmesin. Bu ülkenin bütün vicdanı onunladır” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında; gündemi değerlendirdi.
ANKA’nın haberine göre Öztrak şunları söyledi:
SEÇİMLERE GİTTİKTEN SONRA TEHDİT VE ŞİDDET YENİDEN SAHNEDE: “Özgürlüğün bedeli sürekli uyanıklıktır. Demokrasimizin imkan ve imkanlarını kullanarak demokrasimize ve özgürlüklerimize tehdit oluşturanları asla gözden kaçırmayız. Seçimlere 47 gün kaldı ve seçimler giderken yine tehditler ve şiddet olayları yaşanıyor. İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç, evinin önünde sopalı saldırıya uğradı. Bu canavarca rejimde insanların evlerinin, işyerlerinin önünde pusuya düşürülmek sıradan bir şeydi. Seçime sayılı günler kala sahneye konulan bu hain pusuları, bu hain saldırıları bir kez daha kınıyoruz. Cemil Kılıç Bey’e geçmiş olsun diyoruz. Bu çeteler, bu tetikçiler kimden alıyor bu yiğitliği? Onları kim koruyor?
SİNAN ATEŞ’İN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN DELİLİ KARALAMA GİRİŞİMLERİ BAŞLADI: Sinan Ateş cinayetinin üzerinden 87 gün geçti. Cinayete azmettiren asıl fail Sinan Ateş’in asıl katilleri bulundu mu? Hayır, bulunamadı. Bunun yerine, dava belgesindeki delilleri gizlemek için girişimlerde bulunuldu. Bu tanıdık ülkede tehdit altında olanlar sadece bu canavarca rejimin muhalifleri değil. AK Parti’nin kendi çocukları bile koltuk, makam, mevki, rütbe, siyasi başarı için tehdit ediliyor. Saray sessizliğini koruyor.
ÖZLEM Hanım YALNIZ VE YORGUN HİSSETMEMELİ: İşte en son; AK Parti Küme Başkan Yardımcısı Hasret Güçlü bile ‘Tehdit ediliyorum’ diyerek isyan etti. Hasret Hanım neden tehdit ediliyor? ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kırmızı çizgimizdir’ dediği için. Hasret Hanım, ‘Kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan yasa ittifak müzakerelerine malzeme edilemez’ dediği için kendi cemaatinin saldırısına uğradı.
Saray bu tehditlere, bu saldırılara neden sessiz kalıyor? Çünkü tek adam rejimimin başı bir koltuk telaşına düştü. Tek önceliği, değeri ne olursa olsun koltuğunu korumaktır. Koltuk için feda etmeyeceği kimse, feda etmeyeceği unsur ve değer yoktur. Erdoğan dünden partisinin Küme Başkan Vekili’ni koltuğundan kalkmamak için feda etmeye hazır.
Özlem Hanım kendini yalnız ve yorgun hissetmesin. Bu ülkenin tüm vicdanları onunla. Bununla birlikte, sandığa 47 gün kaldı. Kadına şiddeti hak edenlere öncelikle kadınların sandıkta söyleyecek sözü olacak. Cumhuriyet Halk Partili hanımlar, DEVA Partili hanımlar, Demokrat Partili hanımlar, Gelecek Partili hanımlar, UYGUN Partili hanımlar, Saadet Partili hanımlar ve tabii ki AK Partili hanımlar, MHP’li kadınlar ‘Kadına şiddete hayır’ diyecekler. Kemal Kılıçdaroğlu, sandığa mührünü basacak. Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönetiminde, bu ülkede hiçbir kadın merak etmesin, hiçbir kadın tehdit edilmeyecek. Hiçbir bayan kendini yorgun ve yalnız hissetmez. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artık bu toprakların bahtı olmayacak.
Son günlerde ülkemizdeki siyasi görünüm netlik kazandı. Çizgiler açık. Uzlaşmaya, kardeşliğe, şifaya, açık yaraları kapatmaya, akla, adalete, hak ve hukuka inanıyoruz; Dünyamızı yok etmeden dünya ile rekabet ittifakı kurduk. Karşımızda ‘kadına karşı dayak ittifakı’ var. Hanımı domuz bağıyla boğanlara terörist diyemeyenlerin ittifakı var. Kin ve nefreti, bölünmeyi, amaca ulaşmanın her yolunun yasal olduğu anlayışını aşmayı seçenler var.
GAFFAR OKKAN’IN KATİLLERİ SONUNDA. ONLARA KİMİN VEKİL OLDUĞU BELLİ : Ama bu ülkenin gençlerini, bu ülkenin hanımlarını, bu ülkenin asil evlatlarını bilmiyorlar. Milletimiz şehit Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’ın katillerini unutmayacak. Hiçbir feminist yazar Konca Kuriş’in katillerini unutmuyor. Domuz bağıyla işlenen bütün cinayetleri unutur. Bütün bu cinayetlerin faillerine üç beş oy karşılığında terör örgütü demeyi beceremeyenleri, ittifak yapanları da unutmaz. Gaffar Okkan’ın katilleri ortadadır. O katilleri kimin savunduğu belli. O katillerin avukatlığını yapan, saray muhafızlarının eline düşene yazıklar olsun. Milletini ve vatanını seven ülkücü kardeşlerimizin hiçbiri bu rezaleti elbette unutmayacaktır. Milletimiz 47 gün sonra sandığa geldiğinde tek tek sorumlularına soracaktır.
21 YIL ÖNCE HARUN OLACAĞIZ DİYENLER 21 YIL SONRA KARUN OLUYOR: Devleti yönetenlerin temel görevi, ülkede barış ve refahı sağlamaktır. Vatandaşlarına mutlu bir yaşam sunmak. İnsan devlet için yaşamaz. Devlet halkı için yaşar. Devletlerin çöküşü her zaman ve her yerde ahlaki çöküşle başlar. Güç ve zenginliğe düşen yöneticiler yozlaştıkça devlet de yozlaşır. Yolsuzluk büyüdükçe çöküş kaçınılmazdır. Bu nedenle Platon 2400 yıl önce şu gerçeğin altını çizmiştir; ‘Devlet yöneticileri mülk edinmesinler. Aksi halde devleti korumak yerine malını korumaya öncelik verirler.’ Bundan tam 2400 yıl önce söylenen bu sözler güya günümüz Türkiye’sini yönetenler için söylenmiştir. Siyasete tek yüzükle başlayanlar şimdi 1001 odalı saraylarda yaşıyor. 21 yıl önce Harun olacağım diyenler 21 yıl sonra Karun oldular. 21 yıl önce mücahit olacağımızı söyleyenler 21 yıl sonra havuz müteahhidi oldular. Kira bölüşümü ve rant paylaşımı üzerine kurulu yozlaşmış siyasi yöntemler şehirlerimizi yağmaladı. Ev dediğimiz meskenlerimiz afetlerde canımızı koruyamaz hale geldi. Bu siyaset tarzı ülkemizde benzeri görülmemiş bir ahlaki çöküşe neden olmuştur.
KIZILAY; SORUSUZ BAĞIŞLAR VE PARA HAVALELERİYLE PARAVAN TİCARETE DÖNÜŞTÜ : Dünya için, ahiret yakılır. Parayı inanca tercih ettiler. ‘Parayı bulmak’, ‘parayı ezmek’ yeni mottoları oldu ve bu küstah sistemler sonsuza kadar devam etsin diye devletimizin tüm taşıyıcı sütunlarını birer birer kestiler. Sopasız köpeksiz köyde gezebilmek için olmazsa olmaz kurumlarımızı birer birer yok ettiler. Yasama, yürütme ve yargı tek bir kişinin iki dudağının ortasına sıkışmış durumda. Devletin adalet direği çökmüştür. Yazarı oldukları bu ucubenin adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adını verdiler. Peki, bu acayip sistemle, son beş yılda ne oldu? Neler yaşadık? Devlet kurumları çöktü. Eğitim çöktü. Dış politika çöktü. Ekonomi çöktü. Sağlık çöktü ve sonunda binalar ve yollar depremde çöktü. Bu ucube sistemle her felaket felakete dönüştü. 50 binden fazla vatandaşımız soğukta bağırarak, bağırarak enkaz altında donarak can verdi. Bu ucube sistem sizin elinizde; Askerimiz 48 saat enkazın başına gönderilmedi. Sahra hastaneleri, sahra mutfakları, sahra çadırları çabuk kurulmadı. Enkazdan çıkanlara Mehmetçiğin sıcak yardım eli uzatılmadı. Beceriksizlikleri, beceriksizlikleri ve ideolojik önyargıları yüzünden onbinlerce canımızı kaybettik. Deprem anında milletimiz her afette yanında gördüğü Kızılay’a adını verdi. Kızılay çadır kurmak yerine millete çadır sattı. Ülkemizin gözbebeği olan Kızılay onların elinde şüpheli bağışlar ve şüpheli para transferleri ile vergi kaçırmaya aracılık eden bir paravanaya dönüşmüştür.
BU DEVLETİN BEYİN ÖLÜMÜ OLDU: 21 yılın sonunda böbürlenmek, dolandırıcılık ve yağma bu yozlaşmış takımların alamet-i farikası haline geldi. İşte Hatay’da yaşananlara bir bakın Erdoğan, beyin sarsıntısının acısıyla şov için beton dökerek sorumluluğunu örtbas etmeye çalışıyor. Beton mikserlerini tarlaya sürüyor. Döktüğü betonu da “Deniz kumu değil, deniz kumu değil çakıllı, çimentolu, demirli, hepsi mükemmel” diyerek satıyor ama betonun altında ne gerçek dürüst bir temel ne de gerçek dürüst bir demir kalıp var. satar Birkaç metrekare zeminde, şaplı, şaplı demirler, üzerine beton dökülmüş, Bütün işleri saçmalık. İşte size Recep Tayyip Erdoğan… Temeli atacağına temel maddesini imzalıyorlar. Ata yadigarı Süleyman Şah’ın türbesini kendi topraklarımızdan kaçırıp seyyar türbe haline getirenler, etrafı gezdirenler şimdi de seyyar vakıf icat ettiler. Deprem bölgesinde üssün etrafında dolaşacaklar. Algıyı yöneteceğiz derken milletin aklına, zekasına hakaret ediyorlar. Milletin öngörüsünün cehaleti, bu kadarından vazgeçin… 48 saat milleti enkaz altında yalnız bıraktılar. On binlerce insanımız beceriksizlikleri, rant hırsları ve rantiyeleri yüzünden öldü. Bundan herhangi bir utanç duymadılar. Pişmanlık getirmediler. İstifayı düşünmediler bile. Utanma duygularını tamamen kaybetmişlerdir. Utanmadan, sıkılmadan deprem bölgesinde seçim mitingi yapmak için milletin milyonlarını döküyorlar. Özel uçaklar, lüks araçlar, otobüsler, savunma konvoyları gösteri için seferber ediliyor. Bir yandan Erdoğan’ın atadığı İçişleri Bakanı ‘çay gönderin, kahvaltılık gönderin, terlik gönderin, eşofman gönderin’ diyerek milletle deprem bölgesine yalvarıyor. Erdoğan ise lüks otobüsünde binlerce insanımızın öldüğü enkazın ortasında geziyor, milletin kafasına oyuncak fırlatıyor. Seçim şovu yapıyor. Her zaman söyleriz. Bu hükümetin beyin ölümü gerçekleşti. Bu hükümet siyasi olarak öldü, ama yine de öldüklerinin farkında değiller. Milletimiz sandıkta fişini çekince siyasi olarak ölecek. Biraz akılları, biraz vicdanları, biraz millet sevgileri olsa, bari deprem bölgesindeki geçici barınma sorununu onlar gitmeden çözelim derler ama nerede o akıl, o niyet. , deprem bölgesinde o vicdan? Hemşehrilerimiz var. Gerçek şu ki, uygun tuvaletler, duşlar, çamaşırhaneler, okullar yok. Hala hesap yok. Diyarbakır’da Dicle nehri kıyısında bir çadır kent kurdular. Yağmur yağıp sel olunca, dereler, ırmaklar taşınca 125 milyon liraya kurulan çadırkent çöp oldu.
HER İŞİ YAPIN, ŞAPLAYIN: Adıyaman’da da bire bir sorun var. Yağmur suları taşınca çadırlar çamurun ortasında kalıyor… Her şey plansız, her iş plansız, Her iş yalanmış, şaplanmış… Öncelik listesi yapın. Ona göre bir yol haritası oluşturun… Plan yapın, program yapın… Deprem bölgesinde birinci öncelik, depremzedeler için güvenli, sağlıklı ve geçici barınaklar oluşturmaktır. Uygun konteyner kentler kurmak. Modüler okullar ve yaşam alanları oluşturmak. Üretimin devam etmesi için bölge insanımızı tutacak, barınma imkanı ve teşvik sağlayacak ama bu rantiyelerin tek derdi bir sürü ihale yapmak, kazanın dibini düzgün kazımak. Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na göre, deprem bölgesinde yıkılacak, ağır hasar görecek veya hali hazırda yıkılacak her 100 evden 41’i Hatay’da. Ortası açık olan Hatay, depremde en ağır darbeyi alan ilimizdir. Acil yıkılacak, ağır hasarlı veya yıkılacak konut sayısında Hatay’ı yüzde 19 ile Kahramanmaraş, yüzde 11 ile Adıyaman ve yüzde 6 ile Gaziantep izledi. TOKİ’nin deprem bölgesinde 21 Şubat-14 Mart tarihleri arasında açtığı 29 bin 924 konut ihalesinin dağılımına baktığımızda ihale edilen her 100 konuttan; 33’ü Gaziantep’te, 29’u Kahramanmaraş’ta, 19’u Malatya’da ve 6’sı Hatay’da… Yıkılan evlerin yüzde 41’i Hatay’da, Hatay’da depremzedeler için yapılacak konut ihalelerinin sadece yüzde 6’sı. Bu ne tür bir hesap? En büyük yıkım Hatay’da ama en az konut ihalesi Hatay’da. Yıkılacak ve ağır hasar görecek konutların mülkiyetinde birinci sırada yer alan Hatay, konut ihalelerinde dördüncü sırada… Depremde yıkılan binalar üzerinden bile siyaset yapmak hangi vicdanla yapılır? ? Erdoğan Hatay’da ne diyordu? ‘Bu CHP’li demedim, bunlar da bizim vatandaşlarımız dedik.’ Bu sözler bile bilinçaltınızda ne kadar kötü düşüncelerin olduğunu gösteriyor. Halep oradaysa, Taht da burada… Devlet bu şekilde yönetilemez. Devlet akılla, bilimle, liyakatle, plan ve programla yönetilir. İşte Beylikdüzü Belediyemiz kesintili barınma sorununun birinci öncelik olduğunu söyleyerek İskenderun’da alt yapısı hazırlanmış güzel bir çadır kent kurdu. Akabinde İskenderun Belediyesi ve İskenderun Kaymakamlığına devretti. Devlet böyle yönetilir.
BİZ ‘KURAL’ DİYORUZ ONLAR ‘KRAL’ DİYORLAR: 15 Mayıs sabahı 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu devletin başına geçtiğinde parti devleti sona erecektir. Devlet yine devlet olacak. Siyasi partiler parti yapacak. Her şey yerine oturacak. Millet ittifakı olarak dersimize hakkıyla çalıştık. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne zaman yapacağımızı ‘Ortak Politikalar Uzlaşı Metni’ ile programladık. Hukuk, adalet ve yargıdan kamu yönetimine, yolsuzlukla mücadeleden ekonomiye, finans ve istihdamdan afet yönetimine kadar 9 ana başlık altında 2.300’den fazla somut hedef, politika ve proje belirledik. Cumhur İttifakı’nda böyle bir hazırlık, böyle bir plan, program var mı? Nedir? Biz buna “kural” diyoruz. Ona ‘kral’ diyorlar.
FAKİRLERİ ENFLASYON BELAINDAN KURTARACAĞIZ: Cumhur İttifakı’nın Yeniden Refah Partisi ile imzaladığı protokolde yer alan şu ifadeye bakın: ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Hazine’yi finanse etmesi önündeki sorunlar giderilecek.’ Yani Hazine’nin kısa vadeli avansına düzenleme gibi ‘tazminatsız para basmanın yolunu yeniden açacağız’ diyorlar. Helal olsun o zaman 1994 krizi deyince bu ülkeye yatırım yapılır mı? Bu yapılamaz. Bu ülkeye güvenip parasını getiren var mı? olmayacak. Çünkü enflasyonun yükseleceğini herkes görüyor ve biliyor. Hayat pahalılığının verdiği huzursuzluğu görüyor. Peki Ortak Politikalar Mutabakatında ne diyoruz? Mutabakat Zaptı’nın 78. Sayfası; “TCMB, Hazine ile doğrudan veya dolaylı olarak finansman ilişkisi içinde bulunduğu kar ve rezerv dağılımı, açık piyasa işlemleri, menkul kıymetler portföyü, cari işlemler hesabı ilişkilerini TCMB Kanunu’nda açıkça düzenleyecek ve böylece nakit genişlemesine yol açacaktır. Hazineye doğrudan kaynak aktarımı yoluyla. önleyeceğiz.’ Böylece enflasyonu bitireceğiz. Yoksulları enflasyon belasından kurtaracağız. Aramızdaki farkı görebiliyor musun? Aramızdaki fark gece ve gündüz gibi… Politikalarımızı akla, bilime ve tarihi tecrübeye göre belirliyoruz. İdeolojik bağnazlıkla belirlenirler, akıldan ve bilimden asla yararlanmazlar, tarihten ders almazlar.
13. BAŞKANIMIZ KEMAL KILIÇDAROĞLU, ERBAKAN BABAMIZIN KEMİKLERİNİN: Ortada imzaladıkları protokolde yolsuzlukla mücadele konusunda dürüstçe tek bir söz söylenmemiş, demek ki Yeniden Refah Partisi yolsuzluktan ve hakkı yiyenlerden şikayetçi değil. Fatih Erbakan 5 ay önce Konya’da Erdoğan’a ne diyordu? ‘Yolsuzlukla mücadelede, yoksulluğun ortadan kaldırılmasında 20 yıldır neler yaptınız? Kaç kişiyi çıkardın vücudundan? Kaç kişinin soruşturulmasına izin verdiniz? İnsanlara bunları sormuyorlar mı?’ Peki bu soruları AK Parti ile koalisyon protokolü imzalarken sordunuz mu? Neden bu sözleri hatırlamıyor ve gereğini yapmıyorsunuz? Ama oğlu Erbakan merak etmesin. Tüm bu soruları 13. Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yanıtlayacak. Baba, Erbakan’ın kemiklerinin sızlamasına izin vermeyecektir.
MİLLETTEN DURULAN 418 MİLYAR DOLAR SÖKE ÇALANLARDAN İADE EDİLECEK SÖKE: Neyse artık 47 gün kaldı. Bütün bu sorunları çözeceğiz, bütün haksızlıkları ortadan kaldıracağız. 47 gün sonra milletimiz önce rahata sonra refaha kavuşacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Mafyanın 10 bin dolar rüşvet verdiği milletvekili yargı önünde hesap verecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Beş kişilik çeteler hesap verecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Milletten çalınan 418 milyar dolar, çalanlardan geri alınacak. Millete, asıl sahibine verilecektir. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Merkez Bankası buharlaşan 128 milyar doların hesabını soracak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Yozlaşmış ve uğursuz, kaçmak için bir delik arayacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Sinan Ateş’in cinayeti aydınlatılacak. Gaffar Okkan ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun ruhları huzur bulacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Ülke rahat bir nefes alacak. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. İşçiler, memurlar, emekliler, dul ve yetimlerin yüzü gülecek. Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Yurtta sulh, bölgemizde sulh, cihanda sulh olacak. Şimdi şafak sökerse 47… Mardin’de levha düştü. Buradan tüm Mardinlilere selamlar. 14 Mayıs’a sayılı günler kaldı. 14 Mayıs’ta demokrasimiz kazanacaktır. Kazanan Millet İttifakı olacak. Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Sözlerimi bitirirken, komşumuz ve dostumuz Bulgaristan’da 2 Nisan 2023 tarihinde erken genel seçimler yapılacak. Bu vesileyle demokrasiyi korumanın en iyi yolunun seçmenlerin sandığa giderek katılımını artırmak olduğunu, çifte vatandaşların sandık başına gitmesini önemsemediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Hindi.”
İNCE İLE ŞUNLARI DA GÖRECEĞİZ: Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Vatan Partisi Genel Lideri Muharrem İnce ile görüşüp görüşmeyeceği sorusuna, “Genel Liderimiz diğer partilerle olduğu gibi Sayın İnce ile de görüşecek. bu diğer gündem diğer partilerle yaptığı görüşmeden farklı olmayacaktır. Bu tercihin ikinci cinsiyete bırakılmayacağını biliyoruz. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, temel tıpta bu ülkenin 13. Cumhurbaşkanı olacak ve 15 Mayıs sabahı bambaşka bir Türkiye’ye uyanacak. Arkadaşlarımız listeler üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bittiğinde gerekli açıklamaları yapacaklar” dedi.
DEVLET 20 YIL BEŞLİ ÇETEYE HİZMET VERDİ:Öztrak, şunları söyledi:
“Bu iktidar 20 yıl beşli çeteye hizmet etti ama ufukta sandık belirdi, baktılar, ayakkabı pahalıydı, sonunda milletin aklına geldi. Keşke tüm bunları sandık gelmeden önce yapsalardı. Millete yıllarca sebepsiz eziyet ettiler ama milletimiz neyin niçin yapıldığını çok iyi biliyor. Yıllardır 5’li çetelere emek verenler bunun cevabını sandıkta verecek.”
CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına itiraz edip etmeyeceği sorusuna Öztrak, “Bu konuda YSK’ya yapılacak yeterince başvuru var. Anayasa’nın hükümleri belli, kanunlar belli… Elbette bu ülkede Anayasa’nın askıya alındığı bir düzen olduğunu da unutmamak gerekiyor. Millet İttifakı’nın kuruluş amacı, tüm bu hukuksuzluklara ve hukuksuzluklara son vermektir.”
TRT MİLLETİN PARASIYLA AKP’NİN REKLAM AJANSI OLDU:Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı gün TRT yayınının kesildiğini ve Cumhur İttifakı’na katılacaklarını açıklamasının ardından Öztrak, Erbakan’ın TRT’ye konuk olmasıyla ilgili soruyu yanıtladı:
“Uzun zamandır sözünü ettiğimiz TRT’nin nasıl milletin parasıyla AK Parti’nin reklam ajansı haline geldiğini bu olaylar açıkça ortaya koyuyor. Bugün bu ülke basın özgürlüğünde Uganda’nın gerisinde kalıyorsa sebeplerinden biri de budur.” (HABER MERKEZİ)